Seramik, sadece şekil verdiğim bir çamur parçası değil; biriktirdiğim duygular ve yaşanmışlıklar ile beslenen, büyüyen ve ortaya çıkan bir nevi arınma…
Çocukluğumdan beri el üretimi her şeye büyük ilgim oldu. Çamuru ilk elime aldığımda ise ne istediğimi hissetmiştim. İçinde yaşanmışlık olsun; fakat hayatta hep en mükemmelini yapmaya çalışırken kaçırdığım şeyler olmasın istedim.
Eskimiş ve deforme olmuş yüzeylere büyük zaafım tarzımı oluştururken ön plana çıktı. Paslı bir vapur iskelesi, boyası kabarmış ahşap bir kapı… Doğa şartları ile varlığını koruyamayıp eskimiş; fakat farklı bir güzelliğe kavuşmuş tüm yüzeyler, dokular, renkler… Bu dokuları seramiğe aktarıp renklendirdiğinizde hikayesi ve kişiliği olan objelerin ortaya çıktığını gördüm. Hayatın akışı gibi rastlantılarla şekillenen bu yaratım sürecini çok sevdim.
Lindy Ceramics’te her parça atölyede çalışırken kendiliğinden çıkıp gelir; tasarlarken akışa ve rastlantısallığa bırakmaya bayılırım. Doğal eskitme dokular ve renk oyunlarının bir arada olduğu, doğaçlamaya adanmış bir tasarım ve üretim süreci diyebiliriz.
“El üretimi”, tasarımcının DNA’sının uzantısı gibi aslında; ondan ve duygularından besleniyor, şekilleniyor ve ortaya kendi kişiliği olan yeni bir obje çıkıyor… Tek bir parçanın üretimi için harcanan emek, zaman ve özen bu süreci daha da farklı kılıyor…Bu çok özel bir dünya, yolumuz bir yerlerde kesişiyorsa ne mutlu…
Hayalimdekileri çamura aktarırken bana sabırla rehberlik eden, öğreten, gösteren, değerli hocam Aslı Aydemir’e ve sonsuz destekleri için aileme teşekkür ederim.
Sevgiler,
Yorumlar
Henüz inceleme yok.